Tarih

Kazım Karabekir'in Anılarındaki Tutarsızlıklar

5/5 - (1 Beğeni)

1
Son yıllarda Atatürk düşmanı kesimde ”Karabekircilik” modası başladı. Yıllardır Atatürk’e karşı bir kahraman yaratma ihtiyacı hissediyorlardı. Önce Vahdettin’i parlatmaya çalıştılar Atatürk’ün yanında sönük kaldı sonra Çerkez Ethem’i kullanmaya çalıştılar o da düşmana sığındığı için mağdur edebiyatından öteye geçemediler. Aradıkları kişi Atatürk gibi düşmana sığınmamış, savaş kazanmış biri olmalıydı. Bu özellikleri karşılayan kişi ise Karabekirdi. Hem düşmana sığınmamış, hem de doğuda Ermenilere karşı zafer kazanmış bir komutan, Ayrıca kurtuluş savaşı başladığında elde kalan en güçlü olan 15. kolordu komutanı, Atatürk’ün yakın silah arkadaşı..
Atatürk düşmanlarının Karabekir’i son yıllarda parlatmasının ne Karabekir’in şahsi özellikleriyle ne de askeri başarılarıyla alakası yok. Karabekircilik modasının tek nedeni kurtuluş savaşındaki komutanlar içinde Atatürk’e en sert suçlamayı yapan kişinin Karabekir olması. Bu yüzden nasıl Rıza Nur’un anılarına sımsıkı sarıldılar ise Karabekir’in anılarını da altın madeni bulmuş gibi sahiplendiler.  Karabekircilik saçmalığını o kadar ileri boyuta taşıdılar ki Karabekir Anadolu’ya Atatürk’ten önce geçtiği için Kurtuluş savaşını Karabekir başlattı diyecek kadar saçmaladılar. Eğer kurtuluş savaşını kimin başlattığına Anadolu’ya geçiş tarihine göre karar vereceksek Kurtuluş savaşını başlatan kişi Ali Fuat Paşadır (Cebesoy). Çünkü Anadolu’ya geçiş tarihi Karabekir’den 49 gün önce 25 Şubat 1919 dur ama Ali Fuat paşa anılarında Atatürk’ü övdüğü için onun Kurtuluş savaşını başlattığını söylemezler.
Bu yazımda Atatürk düşmanlarının istismar ettiği Karabekir’in anılarındaki çelişkileri göstereceğim. Amacım Kazım Karabekir’in şahsına hakaret etmek ya da kurtuluş savaşındaki değerini küçültmek değildir. Kimse Kazım Karabekir’in kurtuluş savaşına katkısını yok sayamaz fakat bu başarıların Atatürk’ü küçültmek için istismar edilmesine de izin verilemez. Benim yaptığım Karabekir’i yobazın elinden kurtarmaktır. Eminim kendisi de bugün yaşamış olsaydı anılarının bu şekilde istismar edilmesine izin vermezdi
Kazım Karabekir’in anılarındaki çelişkilere geçmeden önce anılarından kısaca bahsetmek istiyorum. Anılarını 1930 lu yıllarda kaleme almıştır. Yani Atatürk ile arasının bozuk olduğu dönemde… Bu yüzden bazı tarihi olayları aşırı ve zorlama yorumlarla çarpıtmıştır. Çelişkileri teker teker yazınca  bazı konularda ne kadar zorlama yorumlar yaptığını göreceksiniz. Bu yorumların mantık çerçevesi içinde kabul edilmesi mümkün değildir. Ancak Atatürk’e hakaret etmek için bahane arayanlar mantık dışı olan bu çelişkileri  kabul edebilir. Şimdi anılardaki çelişkilere başlayalım.
KAZIM KARABEKİR DİYOR Kİ : ”MUSTAFA KEMAL BOLŞEVİZMİ GETİRECEKTİ BEN ENGELLEDİM”
Karabekir’in anılarındaki ilk çelişki Bolşevizm meselesidir. Anılarında ilk olarak Sivas kongresinde mandacılığın savunulduğunu fakat kendisinin engel olduğunu ifade etmiştir. Sivas kongresinde mandacılığın görüşüldüğü doğrudur ama mandacılığı engelleyen kişi Karabekir değildir. Manda’nın kabul edilmesini reddeden kongrenin kendisidir Bu kararın alınmasında etkili olan kişi de Atatürktür. Zira mandacılık havası kongrede tesirli olmaya başlayınca oturuma ara vermiş, o arada hazırladığı etkili konuşmayla oturum yeniden başladığında mebuslar üzerinde etkili olmuştur. Karabekir anılarında bunlardan bahsetmez ve dahası Atatürk’ü bolşeviklikle suçlar.  Anılarında bolşeviklikle ilgili şunları söylüyor :
Hilâfet ve saltanat makamı, Türk milletini, Türk vatanını etrafında toplayamamıştı. Bu işi başaracak bir mucize lâzımdı. Bu da kendiliğinden ortaya yayıldı. Bolşeviklik İlânı! Böyle bir Türk Cumhuriyeti, güya, derhal “Sovyet Rusya’dan da her türlü yardımı gördüğü hâlde dinini ve milliyetini kaybetmeyecek ve istiklâline sahip olacaktır” denildi.
Bu öyle cezbedici ve ikna edici bir şekilde itimade değer kaynaklardan gelmişti ki, Mustafa Kemal Paşa bile, bunu kurtarıcı bir formül olarak İstanbul’dan ele alarak gelmiş ve Amasya’da bazı arkadaşlarımızla müzâkere ve karara varmıştı. Düşmanlarımızın bizi birleştirmek değil, tam bir inhilâle sürüklemek ve bu suretle İstiklâlimiz şöyle dursun millî mevcudiyetimizi dahi tehlikeye düşürmek üzere kurdukları bu pusudan tam zamanında bir müdahalemle kurtulduk. (Kazım Karabekir – Paşaların Kavgası Hazırlayan: İsmet Bozdağ, Emre Yayınları,İstanbul Aralık 1991,s. 66)
Karabekir anılarında görüldüğü gibi sadece varsayımlarına dayanarak Atatürk’ü bolşeviklikle suçlamaktadır. Bolşevikliğe ben engel oldum dese de nasıl engel olduğuna dair bir açıklaması yoktur.  Bolşeviklik düşüncesindeki tek neden hilafetin güçsüzlüğüdür. Kısacası Karabekir diyor ki ”Hilafet bizi kurtarmaya yetmedi bu yüzden dini terkedip dinsizlikle devleti kurtaracaklardı”. Şimdi soruyorum bu iddia objektif bir gözle kabul edilebilir mi ? Ayrıca bahsettiği yıl 1919 dur. Yani ortada ne savaş var ne de hilafeti terketmeyi düşündürecek bir durum ama Karabekir’e göre bolşeviklik gelecekti kendisi engelledi.  Sırf Atatürk karşıtlığından dolayı bu iddiayı doğru kabul etmek insan aklına ve tarihe yapılan bir hakarettir.
KAZIM KARABEKİR DİYOR Kİ : ”MUSTAFA KEMAL HALİFE OLMAK İSTİYORDU BEN KARŞI ÇIKTIM”
”Nasıl yani ? ” dediğinizi duyar gibiyim. Az önce yukarda Atatürk’ü bolşeviklikle suçluyordu şimdi ise halife olmayı istemekle… Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bolşeviklik ve halifelik bir arada. Nasıl oluyor diye sormayın ben de bilmiyorum.  Karabekir’e göre Atatürk nasıl halife olmak istiyormuş okuyalım
Bu aralık muhtelif kaynaklardan gelen malûmat ve bu arada “mefkure hâtırası” elyazısıyla imzasını taşıyan sarıklılar arasındaki resmi, Mustafa Kemal Paşa’nın hilâfet ve saltanatı kendisinin almak mefkuresinde olduğu neticesinde karar kılıyordu. (Karabekir a.g.e. s. 77)
Bu iddiası da bolşeviklik iddiası gibi tamamen varsayımlara dayalı. Hem de  bolşeviklikten çok daha saçma bir varsayım. ”Atatürk sarıklılarla beraber fotoğraf çektirdi  o zaman kesin halife olmak istiyor” . Şimdi bu iddianın neresinden tutayım ? Atatürkçülüğü , tarihi bir kenara koydum. Sadece mantıksal olarak soruyorum. Bir kişinin sarıklı kişilerle fotoğraf çekirmesi onun halife olmak isteyeceğine nasıl kanıt olabilir ? Karabekir, bu iddiasını devamında nasıl açıklıyor iyi okuyun
Hilâfet ve saltanatın bekası taraftan değilken bu sefer bunu bir kumandana vermeğe hiç taraftar olamazdım. Mustafa Kemal Paşa’nın, “Türkiye’nin başında halife-i İslâm olacak, bir hükümdar, sultan bulunacaktır” ifadesinin delâlet ettiği manâ, bu “mefkure hatıratı” fotoğraftan daha iyi anlaşılıyordu. Eğer Sakarya Zaferi’nde mareşallik ve Gazilik gibi son unvanı alan Mustafa Kemal Paşa son zaferde yeni mefkuresine ulaşmak için resimde görülen muhafazakârları Millet Meclisi’ne doldurursa, müştak ve muhtaç bulunduğumuz teceddüde imkân olamıyacağından kendilerine şu mütâlâamı şifreli telgrafla bildirdim.  (Karabekir a.g.e. s.78)
Bu muhalefetler ve rekabetler karşısında Mustafa Kemal Paşa da aldığımız haberlere göre, İstanbul’un ve İzzet Paşa’nın fikrine gelmişler: Hilâfet ve saltanat kalacak. Fakat bu makama son zaferle beraber kendileri oturacaklar… Mefkure imzalı sarıklılar arasındaki sarıklı fotoğrafını da gösterince arkadaşlarım donakaldı ve Mahmut Sadık şu cevabı verdi: “Eğer hilâfet ve saltanatı Mustafa Kemal Paşa’nın alacağını İzzet Paşa öğrense, Cumhuriyet’e dünden razı…”(Karabekir a.g.e. s. 82-83)
Bu açıklamalara bakan ve hiç tarih bilgisi olmayan biri Cumhuriyeti ilan eden ve modern laik Türkiye’nin kurucusunun Karabekir olduğunu düşünür  Atatürk’ü ise hilafet yanlısı zanneder. Bir fotoğraf üzerinden komplo teorisi üretecek kadar hayal gücüne sahip olan paşanın özellikle şu cümlesine dikkat çekmek istiyorum :
”Hilâfet ve saltanatın bekası taraftan değilken bu sefer bunu bir kumandana vermeğe hiç taraftar olamazdım”
Bu cümlesinde hem hilafete hem saltanata karşı olan Karabekir, anılarının başka bir yerinde ise saltanatın kaldırılmasını, hilafetin ise kalması gerektiğini savunuyor.  İşte Karabekir’in o sözleri :
Ben, bizim için, Hilâfeti ayırmak ve saltanatı kaldırmak ve bu suretle Cumhuriyet’e gitmeyi, iç ve dış siyasetimize daha uygun buluyordum  (Karabekir a.g.e. s.77)
Hükümet şeklinde ben tedkik ve tetebbulanma ve görgü ve tecrübelerime dayanarak Hilâfet ve saltanat şeklinin bir arada devamını kalkınmamız için olduğu kadar, dış siyasetimiz için de zararlı görüyordum. (Karabekir a.g.e. s.88)
Yukarda hem hilafetin hem saltanatın kaldırılmasını savunan Karabekir bir kaç sayfa sonra ise saltanatın kaldırılmasını hilafetin devam ettirilmesini savunuyor.  Bu konudaki çözümünü ise şöyle anlatıyor :
Hilâfet ve saltanatı bir elde toplamamak en başta gelen bir tedbirdir. Bundan başka Hilâfet, dinle; padişahlık ise, dünya işleriyle ilgili olduğundan, birbirine zıddır. Bunun için ayrı iki şahsiyete ihtiyaç vardır. (Karabekir a.g.e.88)
Halifenin kimin olacağını Atatürk ile tartıştığını söyleyen Karabekir, Atatürk’ün Vahdettin’in halife olarak bırakılmasını istediğini , çünkü Abdülmecid efendinin sorun çıkarabileceğini söylediğini belirtiyor. Karabekir’in bu teklife cevabı Atatürk düşmanlarını çok kızdıracak. Yıllardır parlatmaya çalıştıkları adamın Vahdettini düşmanla iş birliği yapmakla suçladığını, ve bu yüzden halife olarak kalmasının uygun olmadığını söylediğini bilseler ne derler çok merak ediyorum. İşte Karabekir’in Vahdettin hakkındaki düşünceleri :
.Şimdi mesele, Halife olarak kimi tutmak lâzım geldiği hakkında da fikir birliği yapmakta idi. Mustafa Kemal Paşa Vahidettin’in kalmasını istiyordu. Sebep olarak da güçlü olduğundan, sözümüzden dışarı çıkamıyacağını, eğer Mecid Efendi halife olursa, bize zorluklar çıkarabileceğini ileri sürüyordu.
Ertesi gün de tekrar hatırlatmak zaruretini duymuştum.fetva çıkararak idama mahkûm eden ve düşmanlarımızla birleşerek millî hükümetimize karşı Halife ordusu gönderen bir adamı tutmak; millete karşı olduğu kadar, tarihimize karşı da bizi küçük düşürür (Karabekir a.g.e  s.91)
Bu satırlar hakkındaki yorumu Atatürk düşmanlarına bırakıyorum. Tarihle yüzleşeceksek Vahdettin’e hain diyen Karabekir ile yüzleşin ve kimi Atatürk’e karşı sahiplendiğinize karar verin
KAZIM KARABEKİR DİYOR Kİ : ”MECLİSTEKİ MUHAFAZAKARLARI KOV. BUNLARLA GELİŞME OLMAZ”
Yanlış okumadınız. Atatürk’ü bolşeviklikle, hocaları ortadan kaldırmak istemekle suçlayan Karabekir açıkça mecliste muhafazakarların olmasına karşıdır ve Atatürk’ü üstü kapalı olarak gericiliğe prim vermekle suçlar. Ona göre mecliste muhafazakarlara yer verilmemelidir. Çünkü muhafazakarlar oldukça memleket gelişemez. Bunu diyen Atatürk değil yobazların Atatürk’ü eleştirdiği için kendilerinden saydığı Karabekir. Oysa Karabekir kendilerine açıkça karşıdır. Muhafazakarlara karşıtlığını da şu şekilde anlatıyor :
Memleket idaresinin alacağı biçimler konusundaki tartışmalar, bize yeni ulaştı. Bansın kurulmasından sonraki seçimde, birçok değerli kişiler yerine bir takım MUHAFAZAKARLARIN TOPLANMASINA karşı şimdiden alınacak tedbirleri çok önemli bulurum.
Milli Meclis, değerli kişilerden oluşmazsa, iki büyük sakınca, memleketi bugünkü yıkılmışlığından kurtaramıyacaktır. Birincisi: Yenilik fikri olmayacak; ikincisi, en önemli öneriler, herhangi bir duyguya kapılarak, tartışmaya bile açılmadan reddedilebilecektir.  (Karabekir a.g.e. s.78)
Karabekir’in hayalindeki meclis, Osmanlı mebusan meclisi gibi iki kademelidir fakat Osmanlı’yı hatırlatmaması için ”Ayan meclisi” yerine ”Büyük mütehassıslar meclisi” ismini uygun görmüştür. Bu meclis miletin okumuş eğitimli bireylerinden oluşacaktır ve devletin yönetiminde bu meclis yetkili olacaktır. Bir çeşit aristokratlar meclisi gibi bir şey..  Bugün Kemalistleri ”halkı küçümseyen, elitist” olarak görenler, halkı cahil gördüğü için devleti okumuşlardan oluşan üst bir meclise emanet etmek isteyen Karabekir için ne diyecek ?
Böyle bir Meclis’e karşı: üyeleri, Büyük Uzmanlardan kurulu İkinci bir MECLİS bulunmasını yararlı bulurum. Böylece Milli Meclis’in düzenleyicisi ve terakkiye doğru itici gücü olacağı gibi, memleketin hayatına deygin tekliflerin, Milli Mecliste red ya da kabul edilse bile, bu meclis’in uyarısı ve aydınlatması ile, karann değiştirilmesi ve zararın önlenmesi mümkün olacaktır. Bu Meclise, AYAN diyerek, eski dönemin köhne hayatını hatırlatmamak için, ‘BÜYÜK MÜTEHASSISLAR MECLİSÎ’ ya da daha uygun bir nam verilebilir. Üyeleri, bir takım kayıt ve şartlar altında, tıpkı Milletvekilleri gibi, Milletçe seçilir. Herhangi bir mesleğin Yüksek Tahsilini görmek; ya da Bakanlık, Ordu Komutanlığı, Valilik gibi mevkilerde bulunmak şartlan koşulabilir. ‘Büyük Mütehassıslar Heyeti’ kabul olunursa, her Vekaletin yüksek mevkileri de bunlardan ayrılır. Mesela: Askeri Şura, Nafıa Şurası gibi… (Karabekir a.g.e. s. 78-79)
Karabekir sadece muhafazakarları meclisten kovmak istemekle kalmaz aynı zamanda Atatürk’ü dini siyasete alet etmekle suçlar ve muhafazakarların meclisten çıkarılması gerektiğini bir kez daha söyler.  Yobazın Atatürk’ü islam düşmanı göstermek için kullandığı Karabekir anılarında Atatürk için nerdeyse şeriatçı diyor.  Karabekir’i okuyalım
“Dünya işlerini camilere soktuğumuzun acısını çektiğimiz yetmez mi paşam? Millî işlerimizi neden yine camilere sokuyoruz? Ve neden bilhassa siz Başkumandan olduğunuz halde, dinle hilâfetle bir din adamı,gibi, hattâ daha ileri giderek meşgul oluyorsunuz. Münevverlerimiz, haklı olarak bu gidişi iyi telâkki etmeyeceği gibi, bu yol da esasen tehlikelidir! 1921 Şubat’ında Doğudan teklifimde, birtakım muhafazakârların yine işe karışarak teceddüt hareketlerinden mahrum kalacağımız endişesini arz etmiş ve memleketin yüksek mütehassıslarıyla esaslı programlar yapılarak bunların tatbikinde sebat ve sadakat lüzumunu bildirmiştim. Paşam, görüyorum ki siz, din ve hilâfet kuvvetlerine çok ehemmiyet veriyorsunuz!
Şu halde muhafazakârlara dayanmak istiyorsunuz. Size bu vesile ile bir daha o eski teklifimi arz edeyim; Yanımda bir sureti var. (Cep cüzdanımdan çıkarıp verdim) Bir daha lütfen okuyunuz. Türk Milleti teceddüde muhtaçtır. Ve bunu da mütehassıslarımızla başarabiliriz ve asla camilerde değil ve muhafazakârlarla da değil. Din, vicdan kanaatidir; münakaşaya gelmez. İlim adamı olan bizlerin ve hele Sizin bunu ele almanızı kat’iyyen doğru bulmuyorum. Bunu tamâmiyle bir kenara bırakmalısınız (Karabekir a.g.e. s.122)
Bu açıklamaların üstüne söyleyecek başka bir söz var mı? Bence yok.
Karabekir’in anılarındaki tutarsızlıklar, anılarını yazarken yaşadığı ruh halini açıkça yansıtmaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra arka plana atılmasından dolayı yaşadığı kırgınlık, anıları okurken çok açık ve net hissediliyor. Kurtuluş savaşındaki tüm icraatları ”ben yaptım” ”ben olmasam olmazdı” diyerek sahiplenmesi Nutuk’a karşı bir tepkidir. Yıllardır köşesine çekilen bir paşanın ”ben de vardım”  isyanıdır. Bu yüzden anılarında bazı konuları abartılı şekilde anlatmış, bazı konularda ise açıkça çarpıtmalar yaparak çelişkiye düşmüştür. Atatürk’ü önce bolşeviklikle suçlayıp ardından halife olmak istemekle suçlamasınin mantıklı bir açıklaması olamaz. Üstelik bu iddialarının hiç bir somut nedene dayanmaması, sarıklılarla fotoğraf çektirdiği için  halife olma arzusuna bağlamasının ne tarihsel ne de mantıksal bir açıklaması yoktur.
Yıllardır Karabekir’in anılarından ”dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdur” ”Arapoğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’an’ı Türkçeye tercüme ettireceğim” gibi bir kaç cümle cımbızlayarak Atatürk’ü karalamaya çalışanlar, yukardaki alıntılar için ne yorum yapacak ? Vahdettini düşmanla iş birliği yapmakla suçlamasına ne diyorsunuz? Peki ya muhafazakarların meclise sokulmaması teklifinde bulunması için söyleyecek sözünüz var mı ? Şunu unutmayın ki Karabekir, sizin gibi bir insan asla olmadı.  Bu yüzden moda tabirle konuşuyorum. Ya Karabekir ile yüzleşin ya da istismar etmekten vazgeçin
TIBBIYELİ HİKMET
 
 

3 thoughts on “Kazım Karabekir'in Anılarındaki Tutarsızlıklar

  • TÜRK

    Gerici yobaz kesimin Atatürk’ü sevmediğini herkez bilir ve neden sevmediklerinide herkez bilir aradan yıllar geçsede kuyruk acıları geçmemiştir.Evet burası Atatürk’ün kurmuş olduğu özgür bir ülke ve siz de (YOBAZLAR) bu ülkede yaşıyosunuz bunun için sevmemekte özgürsünüz fakat Atatürk’ e ve silah arkadaşlarına saygı duymak ZORUNDASINIZ. Yıllardır değişik iftiralarla Atatürk e leke sürmeye çalışıyolar çok şaşırtıcı size insan olmanın değerlerini öğreten kula kulluk yapmaktan kurtararak sadece ALLAH a kulluk yapmayı öğreten siziler bir sürü halinde yaşamaya alışmışken verdiği hak larla sizi birer birey haline getiren size yaşayacak cennet gibi bir ülke önün selam duracağınız bayrağınızı veren yaşamını ülkesi için çalışarak geçiren Atatürk ü karalayıp sizleri son zamanlarda artık birilerinin bi tarafının kılı olacak kadar aşşalık insan kitlesi olmanıza neden olan nedir ? Tarih sizin gibi insanları yazmayacak silik olarak yaşayıp silik insanlar olarak öleceksiniz. Bizler Türk gençliği olarak Atatürk’ün bize miras olarak bırakmış olduğu Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa edeceğiz. Hiç bir zaman amacınıza ulaşamayıp toplumda gerici yobaz beyinsiz birilerinin bi tarafının kılı olan acınası batı emperyalizm ine hizmet eden vatan hainleri olarak kalacaksınız .

    Yanıtla
  • Osmanlı geliyor

    Burada yorumlanan herşey atatürkü patlamak için sarfedilmiş boş laflar.Atatürk yada karabekir paşa savaşı başlatmış yada bitirmiş .ne değişiyor günümüz için ne faydası var bu boş tartışmanın yada neden savunma gereği duyup kıçı yanmış kedi gibi bağırıyorsunuz .1919 da savaş yoktu diyorsunuz ülke cihan harbinden çıkmış işgal altındaydı daha nasıl savaş olsun a dangalaklar……

    Yanıtla
  • sami

    Osmanlı nereye geliyor lan dangalak

    Yanıtla

Bir Cevap Yazın

Pin It on Pinterest