Atatürk’ün Mal Varlığı Hakkındaki Yalanlar ve Gerçekler
Hikmet
4 Comments
Atatürk mal varlığını kime bağışladı, Atatürk mal varlığını nasıl kazandı, Atatürk mal varlığını ne zaman bağışladı, Atatürkün çiftlikleri, Atatürkün mal varlığı, gazi orman çiftliği ve Atatürk
5/5 - (2 Beğeni)
Tarihten anladıkları tek şey Atatürk ve Cumhuriyet hakkında iftira atmak olan zavallılar her geçen gün yeni bir yalanla karşımıza çıkıyor. Bu yalancıların son yıllarda en çok dillerine doladıkları mevzunun başında ise Atatürk’ün mal varlığı geliyor. Bizim kıdemli yobazlarımız tarihi 100 yıl öncesinden takip ettikleri için ”Atatürk’ün mal varlığının” bugüne kadar saklandığını düşünüyorlar. Bu sayede hiç bilinmeyen bir şey ortaya atmışlar gibi havaya giriyorlar ama her zamanki gibi havaları çabuk sönüyor. Şimdi yobazın görmediği, görmek istemediği Atatürk’ün mal varlığı konusuna geçelim.
Yobaz sitelerinde bu konuyu okumuşsanız bilirsiniz. Atatürk’ün mal varlığı konusunda sadece mal varlığının listesini yazarlar ve sonunda Atatürk’e ”hırsız” yaftası yapıştırmak için bu mal varlığını nasıl kazanmış diyip bırakırlar. Ne kadar basit değil mi? Hiç bir emek yok çaba yok. Mal varlığının listesini yaz bırak. Peki bu mal varlığındaki çiftliklerde ne oldu? Neler yapıldı? Bu soruların cevabı yok. Çünkü size göstermek istedikleri yönü gösteriyorlar. Yani tamamen bir toplum mühendisliği çalışması.
Önce Atatürk’ün mal varlığını nasıl kazandığına bakalım. Aslında bu sorunun sorulması bile saçma. Kurtuluş savaşından yeni çıkmış, yanmış yıkılmış Anadolu topraklarında bağlar bahçeler hamamlar mı vardı ki Atatürk bu mal varlığını nerden kazandı diye soruyorsunuz? Biz yine de açıklayalım. Atatürk’ün mal varlığının bir kısmı kendisinin ziyarete gittiği illerde hediye edilen evlerdir. Bir kısmı ise kurtuluş savaşından sonra boşalan arazilerin kurtuluş savaşında yollanan yardım paralarıyla çiftliklere dönüştürülmesiyle kazanılmıştır. Bu çiftlikler resmi olarak Atatürk’ün gibi gözükse de gerçekte millete aittir. Nasıl mı? Gelin Atatürk Orman çiftliğinin hikayesine bakalım.
Kurtuluş savaşı sonrasında ülkede en önemli sorunlardan biri açlıktır. Yıllardır süren savaşlar mileti yorgun düşürmüş, arazileri tahrip etmiş, çiftçiliği öldürmüştür. Bu da savaş sonrasında üretim sıkıntısını doğurmuştur. Atatürk kurtuluş savaşının devam ettiği günlerden beri tarım üzerinde kafa yormuş çalışmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise milletine tarım konusunda örnek olmak için bir örnek çiftlik kurma kararı almıştır. Çiftlik için kaynak kurtuluş savaşında Hindistan’dan gelen yardım paralarından sağlanmıştır. Çiftliğin nasıl kurulduğunu o dönemde Atatürk ile beraber çalışan ziraatçı Tahsin Coşkan şu şekilde anlatmaktadır :
“Ankara’nın çevresinde bir yer ararken, en az bugünkü çiftlik yeri üzerinde durmuştuk. Burası tabiatın hiç cömert davranmadığı, bakımsız, hastalıklı, sarı ve insanı bakarken bedbin eden bir hâlde idi. İçinde şimendifer geçen geniş arazinin bataklık yerlerinde şehrin hayatını zehirleyen di. Tetkikler bittikten sonra neticeyi Büyük Şef e arz ettik. Atatürk elleri ile bugünkü çiftliğin ve etrafta yaşayanları kendi gibi renksiz ve hasta yapan sazlıklar, birer sıtma kaynağı halinde i olduğu yeri işaret ettiler. Burayı gezdiniz mi? Buranın bir çiftlik kurulması için bulunması lazım gelen vasıflardan hiçbirini taşımadığı bataklık, çorak, fakir bir yer olduğu hakkındaki müşterek kararımızı söyledik.
Atatürk’ün bize cevabı şu oldu: İşte istediğimiz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında hem batak hem çorak hem de fena yer. Bunu biz islah etmezsek kim gelip islah edecek? (Atatürk Çiftlikleri (1939), s. 12-13; “Atatürk Orman Çiftliği”, Türk Ticaret Almanağı, sayı 4, Mayıs 1956.)
.
Atatürk özellikle çiftliği bataklık olan bir yere kurmak istemiştir. Çünkü hem milletine en zoru göstermek istemiş hem de Anadolunun en bataklık bölgesinde bile tarım yapılabileceğini ispatlamıştır. Çok kısa bir sürede ”yapılması mümkün değil” denilen çiftlik kurulmuş ve ilk meyvelerini vermiştir. Modern tarımın ilk örneklerine başlanmış, yerli tahıl ürünleri yetiştirilmiş, hayvancılığa el atılarak bir çok hayvan türü yetiştirilmiş, insanlar burada hem çalışmış hem de üretilen ürünlerden ucuz fiyata yararlanmıştır. Kısacası Atatürk Orman çiftliği kısa zamanda halkın kendi tahılını buğdayını , hayvanını yetiştirdiği ve yetiştirdiği üründen faydalandığı bir sosyal çiftliğe dönüşmüştür. O dönemki şartları düşünürsek Cumhuriyetin kurulmasından 2 yıl sonra böyle bir çiftliğin kurulması ve halkın kendi malını üretmesi bir mucizedir.
Atatürk çiftliğin sadece tarım yapılan, üretilen bir çiftlik olmasıyla yetinmemektedir. Ayrıca bu çiftliğin bir sosyal tesis olmasını istemektedir. Bunun için Hermann Jansen ve Ernst Egli adında iki Alman şehir plancısını Ankara’ya çağırmış, çiftlikle ilgili projelerini anlatmıştır. Jansenn ve Egli’nin çizdiği projeler şöyledir :
Projelerden de görüldüğü gibi Atatürk’ün istediği sadece tarım yapılan bir çiftlik değil aynı zamanda insanların vaktini geçirebileceği, sosyalleşebileceği, eğlenebileceği, öğrenebileceği bir sosyal tesistir. Bu amaç doğrultusunda lokaller, kameriyeler, lokantalar, yüzme havuzları, hamamlar, yeşil alanlar, piknik yerleri gibi insanların gezeceği vaktini geçirebileceği yerler inşa edilmiştir. İnsanlar Ankara’nın göbeğinde inşa edilen Marmara ve Karadeniz havuzlarında yüzme keyfini yaşamıştır
Atatürk sahip olduğu çiftliklerin kendi ayakları üzerinde durabildiğini gördükten sonra 1933 yılında tüm çiftliklerini hazineye devretme kararı almıştır. Fakat kanunlara göre yasal mirasçısı kız kardeşi Makbule hanım yaşadığı için mal varlığını hazineye tamamen devretmesi mümkün değildir. Atatürk ne yapıp edilip buna bir çare bulunmasını istemiş ve 12 Haziran 1933 tarihinde Atatürk’ün mal varlığını hazine bağışlayabileceği kanun meclisten geçmiştir. Kanun şöyledir:
(Kabul Tarihi: 12.6.1933, numarası: 2307.)
Madde 1: Gazi Mustafa Kemal Hazretleri’nin, Kanunu Medeni’nin 452. maddesi dairesindeki tasarrufları, mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olup, bütün mallarında muteberdir.
Madde 2: Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir.
Madde 3: Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
12 Haziran 1933 te çıkarılan bu kanunla Atatürk mal varlığını hazineye bağışlamıştır. Devir işlemleri 12 Haziran 1937 de tamamlanmıştır. Devir işlemlerinin nasıl gerçekleştiğini Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın anılarından okuyalım
1937 senesi Mayıs ayı içindeydi; memleket dışında bir vazife ziyaretine çıkacak ve ilkin Paris’e uğradıktan sonra Almanya’ya gidecektim. – Çocuk! Çabuk gel, gel de artık şu çiftliklerin devir işini halledelim. Biliyorsun ben 1927 senesinde, Büyük Nutkumu verdiğim celselerden birinde TBMM’ye bunların partiye ait olduğunu söylemiştim. Bu itibarla devir esnasında hükümetten, parti için bir miktar para alırsak iyi olacaktır. Bakalım İsmet Paşa’nın avdetinde meseleyi onunla da görüşeceğim, en münasip şekli o zaman kararlaştırırız (Hasan Rıza Soyak- Atatürkten Hatıralar Yapı Kredi Yayınları 2004 s. 651)
Hasan Rıza Soyak görüşmenin devamını şu şekilde anlatmaktadır :
“Ben Paris’ten Almanya’ya geçmek üzere hazırlanırken Ankara’dan nöbetçi yaver telefon etti. Atatürk’ün Almanya seyahatimi geriye bırakarak derhal yurda dönmekliğimi emrettiğini bildirdi. Hemen o akşam yola çıktım. İstanbul’a vardığım gün Atatürk’da buraya gelmişti ve birkaç saat sonra Karadeniz yoluyla doğuya doğru bir seyahate çıkmak üzere idi Kendisi ile karşılaşınca, İnönü ile konuştuktan sonra çiftlikleri, bütün tesis ve varlıklarıyla, hazineye hibe etmeye katı karar verdiğini söyledi ve bana şu talimatı verdi. Son akşam Ankara’ya git; mevcudu tespit edip, bir listesini yap. Ayrıca başvekilliğe tarafımdan bir mektup hazırla. Mektup müsveddesini İsmet Paşa’ya gösterip ve mutabakatını al, sonra bana telgrafla bildir… Ankara’da emirleri dairesinde bir mektup ve bir liste hazırladım. Müsveddeyi Başbakan’a okudum, muvafık buldu. Ankara’dan mektubu ve listeyi telgrafla Trabzon’da bulunan Atatürk’e arz ettim”(Hasan Rıza Soyak- Atatürkten Hatıralar Yapı Kredi Yayınları 2004 s. 652)
Bu görüşmeden sonra 11 Haziran 1937 de Atatürk Trabzon’dan meclise şu mektubu yazmıştır :
Başvekalete,
Malum olduğu üzere ziraat ve iktisat sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadı ile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesisi etmiştim.
On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerinin, bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müessesleri ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat, makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde bunların muhite en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı zahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber, faydalı şekilde çalışmalar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temasta bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin yerine göre araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilyesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.
Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin mıntıkalarında da müessilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle tasarrufum altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücbel gösteren bir liste ilişiktir.
Müktazi kanun muamelesinin yapılmasını dilerim. 11.06.1937- Mustafa Kemal Atatürk” (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 266-267)
Hazineye bağışladığı malların listesi şu şekildedir:
12 Haziran 1937 tarihli meclis oturumunda Başbakan İsmet İnönü Atatürk’ün mal varlığının hazineye devredilmesiyle alakalı tezkereyi meclise getirmiştir.
Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine
Reisicumhur Atatürk, tasarruflarında bulunan çiftliklerini hazineye ihda buyurduklarını melfut (ilişikteki) tezkere ile tebliğ buyurmuşlardır. Devletin ziraat politikasında ve memleketin ziraat inkışafında mühim amil olacak kıymet ve ehemmiyette olan alicenabane hareket şükran ile Meclis’e arz ederim (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 266)
İsmet İnönü Atatürk’ün mal varlığını hazineye devretmesiyle ilgili meclis oturumunda şu konuşmayı yapmıştır :
Muhterem arkadaşlar; şimdi büyük sevinç ve heyecanla dinlediğimiz Atatürkün teberrüü yüksek kıymeti üzerinde ehemmiyetle durulacak çok mühim bir hadisedir. Yüksek heyetinizin ve bütün memleketin dikkatini celbedecektir ki Hâzineye intikal etmekte olan bu çiftlikler değeri milyonlar ifade eden bir servet halindedir. Bu çiftlikleri Atatürk senelerden beri şahsî tasarrufu ve bilhassa şahsî emeğile vücude getirmiştir.
Anadolu ortasında herkesin buradan nasıl bir mamure çıkacağına bedbin bir nazarla baktığı bir sırada bütün memleket gibi Anadolu ortasında da ilimle ve çalışma ile büyük mamure ve vatandaşlar için büyük servet temin olunabileceğine şahsan misal vermek hevesi senelerden beri kendisini işgal etmekte idi. Çiftliklerin maddeten olan yüksek kıymetleri ancak bu kanaatile ve şahsî çalışma ile temin edilmiştir. Bu eserler meydana çıktıktan ve yüksek değerde oldukları anlaşıldıktan sonra Atatürk bunlarm maddî kıymetlerini bir lahza bakmaksızın onları kamilen Devletin istifadesine terketmesi, bütün vatandaşların bu nokta üzerinde dikkat ve şükranlarını celbetmeğe lâyik görülecektir. (Şiddetli alkışlar. Yaşasm sesleri)
Atatürk her türlü şahsî menfaatlerin, kendi şahsma teveccüh edecek her türlü faydaların daima üstünde kalmış ve daima üstünde kalacak olan millî varlıktır. (Bravo sesleri şiddetli alkışlar).
Bu anlayışıma Yüksek Meclisin ve bütün memleketin iştirak edeceğinde asla tereddüd etmiyorum. (Alkışlar).
Arkadaşlar; Atatürkün, bu eserleri vücude getirdikten sonra bunları Hâzineye hiç bir bedelsiz ve karşılıksız terketmesinde esaslı, büyük ve siyasî bir ideali vardır. Millî mücadelenin ilk gününden beri bu memleketin kudretini ve servetini köylülerimizin kalkınmasında, zengin ve müreffeh olmalarında gördü. (Alkışlar).
Memleketin vesait ve menabii gayet dar olduğu zamanlarda kölüyü: milletimizin İçtimaî kütleleri içinde bilhassa dikkate alınacak, onun işlerile bilhassa uğraşılacak bir mevzu olarak millete ifade etti, ilk günden beri Atatürk bu istikamette yürütmektedir. Dikkat buyurursanız bu gün köylülerimizin ve çiftçilerimizin vergi vermek hususunda bulundukları vaziyet, diğer bütün İçtimaî kütlelerden daha müsaid bir haldedir. Eln ağır vergiler içinde bulunan köylü ilk günden beri en ağırından başlayarak bu güne kadar mütemadiyen külfetini azaltmaktadır. Bu, hal Hükümet üzerinde Atatürkün hiç şaşmayan siyasî bir istikamet gibi mütemadi çalışmasının ve tesir etmesinin bir neticesidir. Bu istikamette yürüyoruz. Bu gün de Atatürkün kani olduğu esaslı bir siyaset itikadı şudur. Bu memleketin kudretinin ve servetinin artması için köylünün vaziyetinin ve İktisadî varlığ-mm yükselmesi lâzımdır. Tevessül ettiğimiz bütün İçtimaî ve endüstriyel tedbirlerin en yüksek sermayelerini vermesi memleketin köylüsünde ve ziraatında elde edeceğimiz neticelere bağlıdır. Bunun için bir kaç seneden beri köylünün bu günkü çalışmasında daha çok semere elde etmesi için, köylünün daha çok kıymetli ve daha yeni vasıtarla istihsalâtmı kuvvetlendirmesi ve geniş- letilebilmesi için Büyük Millet Meclisi ve Cüm- huriyet Hükümetleri tedbir aramakta, kabili tatbik olacak vasıta ve tedbirleri köylüye yaymak işini takib etmektedirlar. Atatürk bu mücadelenin başındadır. Onu takib etmekte çok dikkatliyiz. Atatürk, siyasetin memleket için büyük faydalar getireceğine katî olarak kanidir.
Düşündü ki, bu çiftlikler Hükümetin yeni ziraatı köylüye öğretmesi için çok kıymetli saha ve vasıta olacaklardır. Hakikat budur. Memleketimizin muhtelif iklimlerinde, çetin ve verimsiz aşrtîar altmda iyi neticeler ve iyi mahsuller alınamayacağı fikrine karşı Atatürk bunları vücude getirmiştir. Hepimiz bunlarm her vesile ile görüyoruz, bunlar, Ziraat vekâletinin, gerek ziraatta ve gerek ziraatm endüsterisinde ve bu türlü terbiye ve yetiştirme sahalarında girişeceği tecrübeler için kuvvetli mesned olacaktır. Hükümet huzurunuzda ve millet huzurunda bu çiftliklerim bedelsiz vee her türlü şartsız Hâzineye terk olunmasındaki yüksek kıymeti tebarüz ettirmekle hakikî bir sevinç duymaktadır (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 268- 269)
Kütayha vekili Memed Somer Atatürk’ün mal varlığını hazineye bağışlamasını şu şekilde övmüştür:
MEMED SOMER (Kütahya) — Arkadaşlar, çok kzsa arzedecesim; muhterem İnönünün saydığı şeylerden fasla kiymetli bir şey söylemeğe imkân yoktur. Atatürk, düşman istilâsına maruz kalmış olan memleketimize kuvvetli bir ordu verdi, İnönü gibi kıymetli bir şahsiyetin idaresinde bir Hükümet tesis etti. Millete kültür, tarih, lisan, her şey hediye etti. Milleti medenileştirdi, yükseltti, Avrupada mümessillerimiz ve Hükümetimiz yüksek hürmeti görmektedir. Hiç şüphe etmiyoruz ki bu, Atatürkün yüksek şahsiyetinden tevellüd etmektedir. Lozanı kazandıktan sonra daha bir çok millî işlerimizi, hayatî meselelerimizi halletmekle milletin şerefini yükseltmiştir. Şimdi de 13 senedenberi bizzat meşgul olduğu ve ham toprakları altma tahvil ederek vücude getirdiği bu serveti Hâzineye ihda etmekle kendisinin ne kadar yüksek bir şahsiyet olduğunu millete bir kere daha göstermiş oluyor.
Arkadaşlar, Atatürkü bendeniz çok eskiden tanımakla mübahiyim. Binaenaleyh, bu adamın yegâne vasfı servete, paraya kıymet vermemektir. Kendisi eski zamanlarda küçük rütbeli bir zabit olduğu zamanlarda dahi paraya kıymet vermiyordu. Binaenaleyh, bu sefer yüksek şahsiyetinin, faaliyetinin neticesi olarak meydana getirdiği milyonlar kıymetindeki bu serveti Hâzineye terketmekle kendisinin ne kadar yüksek bir adam olduğunu ve servetin fevkinde bir insan olduğunu bir daha millete göstermiştir. Bendeniz burada sözlerime daha bir şey ilâve edeceğim. O, daima İsmet İnönünün muvaffakiyetini ister. Onun çok sadık arkadaşı olan İsmet İnönünün sırf muvaffakiyetine hizmet için bu ülüvvü cenabiyi göstermiştir. Kendisine bu kürsüden tazim ve teşekkür hislerimi arzetmek- le mübahi bulunuyorum.(TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 269)
Manisa Vekili Refik İnce de Atatürk’ün mal varlığını hazineye bağışlamasıyla ilgili şunları söylemiştir :
REFİK İNCE (Manisa) — Arkadaşlar, çok ahlâkî ve hakikaten bu gün yaşayanlarla yarın yaşayacaklara verilmiş emsalsiz yeni bir ders karşısmda bulunuyoruz. Bunun hocası Atatürk, talebesi bu gün bizler, fakat her zaman bu günkü millet ve yarınki millet evlâdları. Millî mücadelenin ilk günlerindenberi gittiği yolun yolcusu bir arkadaşınız sıfatile kendilerinin her an, her zaman, her sahada ve her münasebetle gösterdikleri bütün tecelliyatm şahidi olan bahtiyarlardan bulunuyorum. Atatürkün hangi fikri ve hangi filü hareketi yoktur ki, onun içerisinde kendisinden maadasına taallûk eden ve diğer- endişlik ilhamından doğan hakikî bir nur, hakikî bir ışık endisini göstermemiş olsun.
İnsan olmak itibarile herkesin yüreğinde muayyen bir şeye karşı bağlılık ve bu bağlılıktan doğan ihtiraslar bulunabilir. Atatürk bu insan duygusunun fevkinde, ihtiras denilen ve insanları bazan esaslı menfaatlerden dahi uzaklaştırmak ihtimali olan nakisadan, kendimizi bildiğimiz günden beri, âridir, biz de onun fikir ve sözüne ve büyük fedakârlığına şahid bir nesil olmak itibarile kendisine candan ve yürekten bağlıyız. Atatürk çiftliklerini, fabrikalarını, susunu busunu zannederinm ki, bizim gibi birer mülk telâkki etmiyor, o mülkü dahi bizim tanıdığımız gibi şahsiyetimizin muhafazası için bir vasıta değil, milletine icabında fayda vermekiçin toplanılmış ve vücude getirilmiş bir vasıta olarak kullanıyor. Bu büyük işaretin karşısında hürmet, muhabbet ve bağlılık duygularını tatmamak imkânı var mıdır?
Arkadaşlar, Atatürk için mala lüzum yoktur. Esasen bütün millet, hayır, bütün milletin malı, hatta bütün dünya onun ve kendisi bütün dünyanındır. Bu kadar yüksek mevcudiyetin elbetteki hareketini, şimdi bizim yaptığımız gibi, beşerî münasebetlerle mukayese etmek dahi hatalıdır.
Atatürk yazmış olduğu mektubla Hükümete, Hiikûmet reisimizin gayet veciz bir surette ifade ettiği veçhile, esaslı dersler vermektedir. Türkün can damarını toprak teşkil ettiğini, toprak üzerinde köylünün bulunduğunu, köylünün bu topraktan azamî istifade etmesi için dağ, çorak, kir gibi maniaların bertaraf edilebilecek . ğini, kendisinin tuttuğu yolda yürünecek olursa bu toprakta neler bitebileceğim gösterdikten sonra, Hükümete diyor ki; yolunuz ziraat yoludur. Hükümet Atatürkten aldığı bu mamureyi daha iyi yapmakla mükellef olduğunu, bilhassa Ziraat vekâleti göz önünde tutmalıdır.
Bu gün mevcud olandan daha aşağı düşürdüğü gün, ziraat yolundaki Atatürk davası da kıymetini kaybetmiş olur. Buna bilhassa dikkat ederek Atatürkün idealini candan takib eder evlâtlar olduğumuzu her zaman olduğu gibi bu seferde isbat etmeliyiz.
Atatürkün isminin mücerret telâffuzu inanların, Türkün yüreğinde heyecanların en mukaddesini yaratmış olurken o ismin ve o zatm her gün önümüze serptiği bin bir hayırlı ve ders mahiyetindeki vaziyetler karşısında heyecandan söz söylemek iktidarını bulamıyan benim vazifem elbette hepinizin vazife ve duyğu- larma tercüman olarak – bu vesile ile dahi, bu fedakârlık karşısında dahi, tıpkı onun gibi çalışacağımıza, evlatlarımızı tıpkı onun gibi çalışacak vaziyette yetiştireceğimize söz vererek onlarm büyükleri huzurunda bir defa daha eğilerek sözüme nihayet veriyorum. (Alkışlar). (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 269-270)
Gümüşhane vekili Durak Sakaryanın da Atatürkle ilgili özellikle ”mala mülke düşkün biri olmadığını vurgulaması dikkat çekicidir
”Arkadaşlar, arkadaşlarınım güzel sözlerinden sonra, bilhassa Hükümet şefimiz muhterem îsmet înönünün o güzel ve tatlı sözlerinden sonra benim bu kürsüden söyleyeceğim sözler pekmez kadar fena olur. Bunu biliyorum. (Gülüşmeler, pekmez fena mı sesleri).
Arkadaşlar; burada heyecanımdan bahsediyorum. Heyecanımdan duramadım, bu kürsüye çıkıp bir iki söz söylemek istedim. Bu fazla heyecanımdan söyleyeceğim sözlerin bir kısmım da unutursam, insicam ve münasebeti kaybedersem kusuruma kalmaym.
Arkadaşlar, Atatürkü; hepimiz ve bütün dünya bilir ki, yüksek bir şahsiyet olarak yaratılmıştır. Dünyada insanlar iki şeye haristir. Birincisi para, İkincisi de mansıb, rütbe ve memuriyet. Atatürk bu gün servetini milletine verdi. Yalnız bu gün vermemiştir. Atatürk, millî mücadeleye atıldığı gün üniformasını da vermiştir. Bilhassa bunu hatırlatmak isterim. İşte Atatürkte herkesin fevkinde olan büyük bir haslet vardır. O, paraya, rütbeye itibar eder bir şahsiyet değildir. Onun yalnız bir ideal ve mefkuresi vardır. Türk milletini yaşatmak ve yükseltmek. Atatürk bize yalnız rütbesini ve servetini vermedi, daha çok şeyler verdi. Bize yıkılmaz^ kırılmaz, sönmez şuleli istiklâli de verdi. Atatürk, memlekete refah verdi, servet verdi, kültür verdi. Medenî olan Türk milletini tekâmüle doğru yürüttü ve bu gün de yürütmektedir.
Atatürkün vasıflarını benim nâçiz ağzımm bu kürsüden tavsif etmesine imkân yoktur.
Arkadaşlar; Atatürkün vasıflarmı söylemekle bitirmeğe imkân yoktur. Yalnız şunu söyleyeyim ki, tarihte gördüğümüz büyük dâhiler, büyük kumandanlar Atatürkün o yüksek dehasına karşı boyun eğmelidir. Hatta Iskenderler, Daralar bile Atatürke karşı boyun eğmek mecburiyetindedirler. Çünkü Atatürkün milletine karşı yaptığı fedakârlığı tarihteki büyük adamların hiç biri yapmamıştır.
Sonra arkadaşlar, Atatürk, İsmet İnönü gibi kudretli te kuvvetli bir arkadaşa nail olduğundan dolayı Atatürkü de bu hususta bendeniz tebrik ederim. İsmet İnönü 10 seneden beri Hükümetin başmda bulunarak Hükümetin bütün şuabatında yapmış olduğu ileri hareketler hiç kimsenin gözünden kaçmamıştır ve kaçmamaktadır. Bu kürsüden O Büyük İnsana millet namma hörmetlerimi takdim etmekle kesbi şeref eylerim. (Alkışlar) (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 274)
İzmir mebusu Benal Arıman da memnuniyetini şu şekilde dile getirmiştir :
Arkadaşlar, şimdi hep beraber haber aldık ki, Atatürk çiftliklerini Hâzineye verdi. Ben bu haberi duyunca hissettiğim sevinçten gözlerim yaşardı, kalbim galeyan içindedir hissiyatımı ifade edebilecek kelimeleri bulamıyorum
Arkadaşlar, zaten Atatürk her şeyini, kalbini, ruhunu, düşüncesini, rahatmı, gecesini, gündüzünü her şeyini bu millete hasretmiş, vermiştir
Memleketin terakkisi milletin kalkınması için kıymetli varlıklarını hasreden bu büyük, bu fevkalbeşer Büyük Türke bu kürsüden sarsılmaz inan ve sevgilerimi bitmez, tükenmez teşekkür ve saygılarımla sunarım (Alkışlar).(TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 274)
İzmir mebusu Halil Menteşe Atatürk’e teşekkürlerini ifade etmiştir:
HALİL MENTEŞE (İzmir) — Arkadaşlar, Atatürke yakışan bu yeni ve büyük feragat, vatanperverliğin bu ülüvvü cenabmisalinin önünde mebhut ve müteheyyiç bulunuyorum. Onun için fazla söz söylemeğe haleti ruhiyem mütehammil değildir. Esasen bu büyük misalin mâna ve mefhumunu her cepheden Büyük Başvekil, kendilerine mahsus selâset ve kudretle ifade etmiş bulunuyorlar. Ben öyle şefe nail olduğumdan dolayı milletimi bir kere daha bu kürsüden tebrik eder ve yüksek şahsiyetlerine karşı bipayan minnet ve tazimlerimi bir kere daha sunarım ve bununla mübahi olurum (Alkışlar). (TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 274)
Afyon mebusu Berç Türkerin konuşması şimdilerde Atatürk’e akıllarınca hırsız yakıştırması yapmaya çalışan yobazlara tokat niteliğindedir
BERÇ TÜRKER (Afyon Karahisar) — Sayın arkadaşlar, bendenizin hatibliğim yoktur. Müsaade buyurun, Atatürk ismini işittiğim zaman kalbim muhabbet, sevda ve perestişle dolar. Binaenaleyh Atatürk ismi burada yade- dildi. Bendenizi af buyurunuz. Burada ona karşı olan hürmetimi Heyeti âliyeniz muvacehesinde yadedeyim. Atatürk bu memleketi, bu milleti kurtardı ve bunu yaptıktan sonra Türk milletinin bir hazine olduğunu bilirdi. Türk milletinin bir hazine olduğu, eski devirlerde unutulmuştu. O devirlerin dirij anları, bu Türk milletini, gayet meziyetli ve necib olan Türk milletini unutmuştu. îşte Atatürkün büyük eseri bu milleti uykusundan uyandırdı. Bu milleti kurtardıktan sonra kendisi büyük bir rehber oldu, çiftlikler yaptı, ticaret gösterdi, rehber oldu. Bu gün bize yaptığı, memlekete yaptığı hediye büyüklüğün büyüklüğüdür. Bunlar kendi ulvî kalbinin, kendi ulvî maksadının eseridir. Binaenaleyh bundan dolayı bütün millet namma bendeniz de haddim olmayarak teşekkür ve tazimatlarımı arzederim.
Sonra, Atatürkün mukaddes namı başka birşey de yaptı; ecnebi tesirleri altmda kalan bir takım çirkin şeyler vardı, bunların hepsini muhabbet ve vahdete kavuşturdu. Bu gün ekalliyetler bağırıyorlar, ne mutlu bize ki Tür- küz, diyorlar. Bendeniz de bunlara iştirak ediyorum. Sonra, bir takım ecnebiler; sizi yeminle temin ederim, vallahi, billahi; ne mutlu size ki kürksünüz, diyorlar. Bizim memlekette böyle nizam, intizam ve muhabbet bulamıyoruz, diyorlar. Allah bu milleti yaşatsm, Atatürkü yaşatsm, büyük Devlet adamımız îsmet İnönünü yaşatsm. (Bravo sesleri, sürekli alkışlar).(TBMM Zabıt Cerideleri D: 5 Cilt:19 İçtima: 2 İ:75 Celse:2 s. 273-274)
İşte yobazın sürekli diline sakız yaptığı Atatürk’ün mal varlığı. Anadolu’nun çorak topraklarında satın alınan arsalara yapılan büyük çiftlikler, köylünün çiftçinin kendi malını üretmesi, sosyal tesislerin kurulması ve tüm mal varlı8ğının hazineye devredilmesi… Peki bugün binbir güçlükle kurulan bu çiftliklerin talan edilmesi nasıl bir vicdandır ? Sözde dindar ve muhafazakar olduklarını iddia edenler günümüzde servetlerine servet katarken din düşmanı Allahsız dediğiniz insan yaşarken mal varlığını hem de kendisine özel kanun çıkartarak hazineye bağışladı. Siz ne yaptınız ? Yaşarken mal varlığınızı bağışlayabilir misiniz ? Tarihte herkes hak ettiği yeri alır. Bundan 100 yıl sonra bile Atatürk hakkında yaşarken söylenmiş bu sözler yer alacak tabi sizin de yolsuzluklarınız hiç bir zaman unutulmayacak.
TIBBIYELİ HİKMET
Bu millet Atatürk’ün kıymetini bilemedi… Acısını fena çekecek…
tarihin er geç gün yüzüne çıkma gibi bi huyu vardır , yobazlar bilmelidirler ki ekilen tohumlar o kadar sağlamdır ki her zaman yeşerecektir . Tarih eğer bir kalbe sahip olsa idi Mustafa Kemal i kıskanırdı !
Geri bildirim: Atatürk'e İftiralara Cevaplar - Sayfa 8
Geri bildirim: Atatürk’ün Mal Varlığı Hakkındaki Yalanlar ve Gerçekler